Bitkiler, çiçekler, meyve ve sebzeler olsun, Doğa bereketini hayvan ve insanlarla paylaşır. 

Kuşlar ve hayvanlar bitkilerin tohumlarının dağılıp yayılmasına yardımcı olur.

Ağaçlar, hayvanlara gölge, kuşlara barınak sunar. 

Hayvan ve kuş dışkıları, ağaçlara ve bitkilere doğal gübre sağlar.

Ağaçlar ve bitkiler, yaprakları ve çiçekleriyle dünyayı güzelleştirir.

Doğaya baktığımızda, sevgi, birlik ve birbirine bağlılığın güzel örneklerini görürüz.

Bhārat (Hindistan’ın asıl ismi) topraklarının insanları bunu yajña samskāra (fedakârlık kültürü) diye adlandırırlar.

Bu gezegendeki yaşamımız, tüm bu canlıların ortak çabası ile mümkün olur.

Nehirler, ağaçlar, bal arıları, kelebekler, solucanlar- bunların hepsi yaşamımızda önemli rol oynarlar. Onlar olmadan var olamayız.

Tıpkı motoru bozulduğunda ya da eksik bir vidası olduğunda uçağın uçamayacağı gibi.

Tüm bunlar bizi yaratmak ve sürdürmek için bir araya geldi. 


Doğayı bir ağaç olarak görürsek; kökleri, dalları, yaprakları, çiçekler ve meyveler onun bünyesinde yaşayan tüm canlıları oluşturur.

Ağaç ancak tüm bunlar bir araya geldiğinde tamamlanmış olur.

Bu parçalardan biri yok edildiğinde, bunu çok geçmeden diğer parçalar da izler ve yok olurlar.

Doğa olmazsa, ne insan ırkı ne de medeniyet kalır. 

Doğa, insan olmadan da varlığını sürdürür.

Başımıza gelen bu salgını, Doğanın, ona saygılı davranmak ve onu korumak için bir uyarısı olarak düşünebiliriz.

Bu dönem, kendilerini çok güçlü zannedip gurur duyan insanların, kendi acizlikleriyle yüzleşmeleri için iyi bir zamandır.

Bunu idrak etmemizin zamanı geldi. 

Tüm canlıları korumak insanın görevidir.

Doğa bizim annemiz ve diğer varlıklar kardeşimizdir.

Bu farkındalığı içimizde uyandırmanın tam vaktidir.

-Amma (Śrī Mātā Amritānandamayī Devī)